1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

3 Ağustos 2010 Salı

Sıcaak Çok Sıcak...




           İşte bu barınakta serinliyoruz Konca'yla. Minicik bir koy burası.Çok kalabalık oluyor; ama deniz bayağı temiz.Dibi gözüküyor.İki tane de kabin yapmışlar derme çatma. Sürekli çay ve su servisi yapılıyor. Başka da bir ücret ödemiyorsun zaten. Tam emekli işi.

           Sırt çantamızı hazırlıyoruz.Ben paletlerimi de alıyorum. Atlıyoruz motora. Birkaç sene önce denizde bayılma korkusu yaşadım.O zamandan beri ürküyorum biraz. Fazla açılamıyorum.Paletlerim olmazsa panik oluyorum.

           Hiç böyle olacağım aklıma gelmezdi. Çocukluğumdan beri denizi çok seviyorum oysa.Yüzmeyi, denizi seyretmeyi,dalgaların sesini dinlemeyi...

           Ayancık'ta Orman İşletme Lojmanları'nda oturuyorduk.Yaz tatillerinde, yemek saatleri haricinde akşam babalarımız gelene kadar sokakta oynayabilen mutlu çocuklardandık kardeşim ve ben.Sabah erkenden uyanır,annemler uyurken denize kadar koşar bakardım. Dalgalı mı yoksa sakin mi diye. Dalgalı değilse kankardeşim Güzide ile annelerimizin başının etini yerdik."Denize gidelim,denize gidelim!"diye.

          Annelerimizin diktiği mayolarımızı giyer havlularımızı da omzumuza atar, sokakta beklerdik denize gitmeyi. Annelerimiz de mayolarını kendi dikerdi.

         Çoluk çocuk, cümbür cemaat, şambriyellerle yüzmeye çalışırdık. Deniz nasıl coşkulu bir mutluluktu.

         Şimdi o coşku nerede? Zaten bazen denize girmeye üşenmeye başladığında anlıyorsun yaşlanmaya başladığını.

         

Hiç yorum yok: