1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

31 Ekim 2010 Pazar

Karabiber,Kuzen,Ben.

 



                Avcumdakiler karabiber. Birkaç gün önce alışverişten dönerken gördüm ve tanıdım karabiber ağacını. Her zaman önünden geçiyordum ama dikkat etmemişim demek ki. Tanelerinden kopardım, ağzıma attım, çıtlattım. Ağzıma karabiber kokusu yayıldı.

               Öğleden sonra kuzenle teyzeme gittik. Teyzem buzluktan ev mantısı çıkardı. Pişirip yedik. Sonra bizi uyku bastırdı. Kanepelere kıvrılıp yattık. Kıyamam, eniştem üstümüze battaniye örtmüş.

               Çayımızı da içtik. Dönüşte biraz erken indik dolmuştan. Hem yürüdük hem konuştuk. Bir kafede çay içtik. Güneş yoktu artık. Üşüdük.

               Artık kuzenle aynı apartmanda oturuyoruz. Birlikte gittiğimiz bir yerden dönüş çok zevkli oluyor. Eski günlerdeki gibi mutlu döndük evlerimize.

29 Ekim 2010 Cuma



       Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır.fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payıdar kalacaktır.

                                                                                                                         ATATÜRK
      

27 Ekim 2010 Çarşamba

Oh Beee!




               Su tesisatı değişti. Taşlarımız yenilendi. Mutfak dolaplarımız boyandı. Çok şükür mutfağıma ve banyoma kavuştum.

               Çamaşır yıkamak, duş alabilmek, bulaşık makinasını çalıştırabilmek, sakin sakin yemek pişirebilmek ne mutlulukmuş meğer. Yaşayıp giderken bir çok şeyin değerini bilmemek ne kötü... İlle ara ara kaybetmek lazım bazı şeyleri.

                Daha işlerimiz çok. Biraz ara verdik. Yakında konca badanaya başlayacak inşallah. Bitince parkeler cilalanacak. Koltukların yüzleri değişecek.

            



             Evde herkese kargo gelir bir bana gelmezdi. Dün kargo benim için geldi. Yukarıdaki kitap bana Kara Kitap dan armağan. Çok mutlu oldum. Teşekkürler...

23 Ekim 2010 Cumartesi

Göçebe Hayatına Devam





                 Taşların yapımı devam etmekte. Buzdolabı ocak, fırın, tüp hepsi salonda. Hayalimde temiz bir banyo var, sıcak çorba var. Kuru şeyler yemekten bıktım. Çok zor böyle yaşamak. Neyse pazartesiye bitecek inşallah.







               Bu arada Konca yeni motor aldı. Perşembe akşamı binip Sultanahmet'e toplantıya gittik. Bu motorun arkası çok rahat. Dönüşte yağmura tutulduk. Çok üşüdüm. Islandım.Kendi kendime "Neyine gerek kadın bu yaşta motora binmek" diye söylendim. Ama  eve gelince unuttum hepsini. Aklımda Boğaz Köprüsünden geçerken hissettiğim muhteşem özgürlük kaldı.



  


Bunu da Kızgül'ün öğrencileri çizip vermiş. Yerim ben onları da Kızgülümüde.

                                                                                                                                                                                                                                

17 Ekim 2010 Pazar

Kadıköyde Tek Başına




                    Kışı andıran sonbahardan bıkmıştım. Bugün sonbahar gibi bir sonbahar havası vardı. Konca  motor gezisine katıldı. Kızgül hafta sonu yoğun çalışıyor dersanede. Kadıköy'e yollanayım dedim. Hem kitap bakarım biraz da yürürüm diye düşündüm. Yukarıdaki kitapları aldım.



     Sonra balona gözüm takıldı . Nazlı nazlı yükseliyordu gökyüzüne. Birgün ben de binsem mi acaba diye geçirdim içimden. Sonra ya ipi koparsa diye düşündüm. Balon uzayda kaybolursa ben de kaybolursam? Vazgeçtim. Ben en iyisi Kadıköy sokaklarında kaybolayım.




             Yürüdüm. Sonbaharın hüzünlü kokusunu içime çektim. Sonbahar bitmeden adaya ve Beyoğlu'na gitme kararı aldım.


http://fizy.com/#q/nazan+öncel+beyoğlu

15 Ekim 2010 Cuma

Ev Ayakta




                  Tamirat, tadilat işleri başladı. Girişteki ve mutfaktaki kırık taşlardan kurtulacağım. Mutfağa doğal gaz gelecek. Bunlar yavaş yavaş olurken Konca da  mutfak dolaplarını boyamaya girişti sağolsun.


               



                 Ben dolapları boşalttım hemen. Böyle her şey ortada şimdilik. Aradıklarımı zor buluyorum.








             Kapaklar beyaza boyanıyor. Değişiklik olsun dedik. Biz eşyalarımızı eskimedikçe kolay kolay değiştirmeyiz. Mesela yatak odamızı evlendiğimizden beri kullanıyoruz. Salonda da bir büfemiz var. 30 sene önce çok isteyerek almıştık. Boyayıp cilalayıp kullanıyoruz hala.

            Taşlar ve doğal gaz bitince salonu ve antreyi badana yapacak Konca. Böylece sezonu kapatacağız artık. Aşağı yukarı bir ay ayaktayız.

            Olsun. Sonunda her taraf temizlenip oturunca güzel olacak.

12 Ekim 2010 Salı

Karşı Pencere

         





                  Balkondan bakarken gözüm ilişti çiçeklere. Karşı apartmanda tam karşımdaki dairenin penceresindeydiler. İki sardunya ortalarında da bir begonya. Gülümsettiler beni. Yeni taşınmış olmalılar. Yıllardır koca apartmanda tek bir çiçek göremedim çünkü.

                 Balkonlardan, pencerelerden çiçek sarkan evlere gülümsemeden geçemem. İçindeki insanları düşünürüm. Onlar iyi insanlardır hep bence. Bir canlı büyüten nasıl kötü olabilir ki.

                Bir de balkonları sadece bir şey silkelemek ve çamaşır asmak için kullananlar var. Bunlar asık suratla çıkarlar balkona. Çabuk çabuk işlerini yaparlar. Gözleri görmez ne gökyüzünü ne ağaçları. Dalgın içeriye girerler.    

                

7 Ekim 2010 Perşembe

Alışıldık Bir Gün...




               Sabah kendi yatağımda uyanmak ne güzel.Aynı köşede çay içip gazete okumak, pencereden sokağa bakmak, gözlerimi evin içinde dolaştırıp planlar yapmak,Kızgüle sarılmak, günlük tekrarları yaşamak ne güzel...

               Yukarıdaki ilk yaptığım puzzle.Uzun zamandır halının altında beklemekteydi Nazım Hikmet. Konca'yla  çerçeveciye götürdük bugün. Şimdi başucumda. Onu çok seviyorum.  Yağmurda çok ıslandık ama. Yanımızda biten şemsiyeciden şemsiye aldık. Koştura koştura eve geldik.

               Çayımız sıcak. Yeni demlendi. Akşama kuru fasulye pilav var.



                     

4 Ekim 2010 Pazartesi

Eve Dönüş

 




                  İki gün sonra eve dönüyorum çok şükür... Babam hastaneden çıktı.Ama hala iyi değil.  Diyalize başlandı. Mücadeleye devam. Bir yardımcı bulduk. Şimdilik düzenleri kuruldu. Annemin de morali düzeldi.

                 İki aya yakındır hastanelerdeyiz. Gerçekten çok zor. Günler geçmek bilmiyordu.

                 İlk defa bugün internet kafeye geldim. Blogumu özlemişim. Okuduğum blogları özlemişim. Şöyle bir göz gezdirdim. Gidince bol bol okurum artık.

                 Konca "Elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyacağım." diyor. Göreceğiz bakalım.

                 Evimi, düzenimi, Kızgülümü, Oğulumu, Koncayı özledim ben...