1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

27 Kasım 2011 Pazar

Pazar Kahvaltı Keyfi.



             Motor grubuyla Bağdat Caddesi Mado'da kahvaltıdaydık. Sabah Oğul da bize katıldı. Kızgül Hanım ısrarlarımıza rağmen bize katılmadı. Çaylar çok nefisti. Klasik kahvaltımız da sohbet de güzeldi.


             


            Bu güzel, bizim ilk motorumuz. Artık Didem ve Fatih'in motoru.  Neyse yabancıda değil. Sık sık görüyoruz.   



         Tuba'nın ikizlerinin de doğum günüymüş meğer. İyi ki doğmuşlar. Bu nefis pastayı da mideye indirdik.  Kahvaltı faslı öğlene kadar sürdü. Ben biraz yürümek istedim Oğul "Hadi eve gidelim. Ben kanepeyi kapacağım, keyif yapacağım." dedi. Geldik eve. Yeniden çay demledik.  Şimdi gazetemi       okuyacağım. Sonra da mutfağa gireceğim tabi.                                                                                        




                                                                                                                                               




25 Kasım 2011 Cuma

Sahilde Yürüsem...






                Eski resimlere bakarken artık yürüyüş yapmadığımı fark ettim. Ve yürüyüşleri özlediğimi fark ettim.

                Haftada üç gün spora bir gün kursa gitmekten başka şeylere vakit kalmıyor. Günler çabucak geçip gidiyor. Evi düzenlemek, alışveriş, yemek yapmak, kitap okumak, örgü, bilgisayar derken hafta bitiyor.

                Koncayla sahilde yürürdük ne güzel. Şimdi onun dizleri ağrıyor. Bana katılamıyor. Yalnız yürümek de güzel  ama arkadaş da arıyor insan. Hafa sonu tembellik etmeden yürüyeceğim biraz. Bir tembellik var zaten üstümde. Onu üstümden atmam lazım.

                Bugün maaş günümdü. Koncayla  sabahtan çıktık. Maaşı çektik harcaya harcaya geldik. Faturaları ödedik. Markete balıkçıya uğradık.  Evde cüzdanı bir açtım. Paraları bir sayayım dedim. Eyvah! Para düşürmüşüm diye bağırdım. Sonra aldım kağıdı kalemi elime. Harcamaları bir bir yazdım. Ne yazık ki para falan düşürmemişim. Emekli maaşım daha eve gelmeden bitmiş.Nedir bu yaa! Hani maaşlara ayarlama yapacaklardı?

                Çok kızdım çok. Tek maaşla geçinmek zorunda olan, evi barkı olmayan ne yapacak peki?

                Neyse çayım demlenmiş.  Mis gibi sıcak sıcak. Sıcacık bir de kitabım var. Çok eskiden okuduğum. Laura Esquıvel "Acı Çikolata".  Keyfimize bakalım.

                
               


      

              

21 Kasım 2011 Pazartesi

Günün Menüsü...

    




             Bugün ne pişirsem dedim dedim.... Aklıma hiç bir şey gelmedi...  Blogları dolaştım. Ne yemek yapmışlar diye. Olmadı. Spora gittim. Geldim. Aldım telefonu elime. Söyledim lahmacunları komşu lahmacuncuya... İşte günün menüsü. Ev halkı bunu daha çok seviyor zaten.  Ne kendini bu kadar kasarsın be kadın.


    

            Herkes mutlu. Git kitabını oku. Örgü ör.

     


Eskilerden bi şeyler dinle...

17 Kasım 2011 Perşembe

Kurslu, Taze Ispanaklı, Ortalık Toparlamalı Bir Gün.



                  Sabah hava yağmurlu diye örgü kursuna Konca bıraktı beni. Kırmızı boleroma başladım hevesle. Hatta arkası bitti. Altı numara şişle örüyorum. Bitince burada yerini alacak. Örgü örmek beni çok dinlendiriyor. Kursa gitmesem evde öremem ama. Başlarım durur bir köşede. İnşallah örme alışkanlığı edinirim. Daha sonra etek örmek istiyorum. Kitap ayracı  örmek de kafamda var. Du bakalım.

                  Öğlen tatilinde kebapçıya gidiyoruz Nilgün'le. Hayır kebap yemedik. Biz mercimek çorbası içiyoruz sıcak pideyle. Ben birde üstüne yoğurt yiyorum bir kase. Çok doyurucu oluyor. Her perşembe öğlen menümüz bu.

                  Kurs çıkışı akşam için balık alayım dedim önce. Baktım balıkçılar çok kalabalık. Konca pazara giderim demişti. Artık bir sebze pişiririm.

                  Bizim pazar perşembe günleri.   Kurs yüzünden gidemiyorum. Pazarın yeşil yeşil ıspanaklarını, çıtır çıtır pırasalarını, sulu elmalarını özledim. Market pazarın yerini tutmuyor.

                  Kapıyı açınca antrede pazar poşetleri karşıladı beni. Öylece duruyorlardı . Beni bekliyorlardı zaar. Hemen üstüme eşofmanımı geçirdim. Doğru mutfağa. Bir yandan pazar malzemelerini yerleştirdim bir yandan taptazecik ıspanakları ayıkladım yıkadım.

                   Bu arada mutfak batmıştı. Ispanaklar pişe dursun. Ben mutfağı silip süpürüverdim. Ne olacak elime mi yapışır? Sonra banyoya çeki düzen veriverdim. Kapanmamış ve hiç bir zamanda kapanmayacak diş macunu kapaklarıyla söyleştim biraz. Aynaya sıçramış diş macunu damlacıklarına ayrı söylendim.

                    Yaa! Bugün bana aitti yaaa!



              
         

12 Kasım 2011 Cumartesi

Çantamı Ben Ördüm...



                    Örgü kursunda yaptığım ilk eserim. Eh fena da olmadı ama değil mi? Yazın koluma takıp gezeceğim onunla.

                    İkinci eserim kırmızı kısa bir hırka olacak. Ceket havasında olsun istiyorum. Bugün çıkıp yün alacağım. Tatlılar tatlısı hocam da bana örnek getirecek haftaya. Başladığı işleri genel de   yarım bırakan ben kurs sayesinde bir şeyler yapacağım galiba.

                    Sabahın yedisinde oğulun kocaman sesiyle uyandım. Dalış grubuyla Kaş'a gitmişti. Neyse kazasız belasız geldi. Bu çocuğun hobileri hep beni merak ettirecek cinsten. Aman paraşütle atlamaya kalkmasa bari. Neyse yükseklik korkusu var onu yapamaz herhalde...

                    Babası kaşarlı omletini yaptı. Çay da demlendi. Kocaman bir kaktüs getirmiş.



                Birde bu anfora parçasını çıkarmış denizden. Bir benzerini de yıllar önce Konca çıkarmıştı. Hala büfemizde durur.

                Oğul yorulmuş kanepeye kıvrılmış uyuyor. Ben de çıkıp markete ve balıkçıya uğrayayım. Akşam için bir şeyler alayım bari. Kırmızı yünümü de alacağım.


               

8 Kasım 2011 Salı

Bayram Kareleri.




            Birinci gün  sabah erkenden kalktım. Arife günü yetiştiremediğim laz böreğini yaptım. Ortalığı toparladım. Sonra yukarıdaki dumanı tüten kahveyi pişirdim kendime.






             Bu Oktay Usta usulü pişirdiğim laz böreğinin fırından çıkmış hali.  Hazır baklava yufkasından yapılıyor. Kısaca anlatayım. Önce 2 bardak şeker ve 2 bardak suyla şerbet hazırlıyorsunuz. O soğurken siz on dört adet baklava yufkasının yedisini aralarını yağlayarak tepsiye döşüyorsunuz. Yedi yüz elli gram süt, beş çorba kaşığı un, bir buçuk su bardağı şekerle bir muhallebi pişiriyorsunuz. Birazcık soğuyunca yufkaların üstüne döküp diğer yedi adet yufkayı yağlayarak tepsiye seriyorsunuz. Üstü kızarınca şerbetini döküyorsunuz. Dilimleyip afiyetle yiyorsunuz.

            Öğleden sonra teyzemlere ziyarete gittik.



               Dün Koncanın dayısına ziyarete gittik. Küçükyalı- Levent arasını iki buçuk saatte alabildik. Keşke motorla gitseydik. Aralardan kayıp giderdik. Ben de camdan gördüklerimi resimledim.




                Köprüye ulaştığımızda sabrımızın da  sonuna ulaşmıştık.




      


          

            Neyse sevdiklerimizin ziyaretini başarıyla tamamlayabildik. Bu yukardaki, evin şirin köpeği Çerez. Çok şirin çok.

            Bu bayram ne misafir geldi ne şeker toplayan çocuklar kapımızı çaldı. İki gün bayramlık giydim. Yeter. Kotumu geçirdim ayağıma her günkü gibi.

           Çıkıp biraz yürüyeyim diyorum bugün.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Bayram Telaşı



           Bugün yapılacak iş çok. Ben hala ortalıkta dolanıyorum. Temizlik yapılacak, yemek yapılacak. Kızgül laz böreği istedi . O yapılacak. Kuaföre gidilecek, alışveriş yapılacak. Cek cek cak... Neyse akşama kadar hallederiz..

          Oğul dün akşam Kaş'a gitti. Dalış yapacaklarmış. Daha yolda. Konca baktı ki bugün iş çok usul usul kaçtı dışarı. Aman aman daha iyi...  Ben de önce dostların bayramını kutlamak istedim.

          Her günümüz bayram havasında geçip gitsin huzur ve sağlıkla...

2 Kasım 2011 Çarşamba

Anne Baba, Dost Kitabevi Ve Dönüş



           Baba pek iyi değil. Zaten iyi değildi de...  Daha bir kötü oldu sanki. Annem çok kötü değil dese de ani bir kararla Ankara'ya yollandım. Bir kere daha göreyim istedim. Kızgül'üm beni yalnız bırakmadı. Birlikte gittik.

           Babam sürekli uyuyor. Annem uyandırıp yemeğini yediriyor. Annem ne verirse yiyor ne yediğini bilmeden. O artık hep yatakta. Haftada iki gün dialize gidiyor.

           Kızgül'le Dost kitabevine gittik. Acı Çikolata'yı okumuştum daha önce. Bende yoktu. Görünce dayanamayıp aldım. Bunun dışında hep evdeydim. Kuzenler falan geldiler...

           Biraz önce eve geldim. Blog dünyasını özlemişim. Hemen bir iki satır yazayım dedim. Şimdi hepinizi okuyacağım. Yeni geldiğim için torpilliyim. Konca yemekleri hazırlıyor. Birazdan oğul gelecek...